Ticaret Hukuku-2'nin devamı
Kooperatiflerin Kuruluşu :
1. Ana sözleşmenin hazırlanması
En az yedi ortak tarafından hazırlanan bir sözleşme imzalandıktan sonra imzalar noter tarafından onaylanır. Ana sözleşmede yer alabilecek hükümler üç çeşittir. Bunlar; mecburi, ihtiyari ve yorumlayıcı hükümlerdir. Mecburi hükümler; kooperatifin adı, merkezi, amacı, çalışma konuları, ortaklık sıfatının kazandıran ve yitirten şartlar, sermaye, pay tutarları, sermayenin ödenme şekli, ayni sermaye konulup konulamayacağı, ortakların sorumluluklarının türü, zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları ile seçimlerinin tarzı, kooperatifin temsili, gelir-gider farklarının hesaplanma ve kullanılma tarzı, kurucuların ad ve soyadları, konut ve iş adresleri, tasfiye kurulunun görevleridir.
2. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İzni
3. Tescil ve İlan
Kooperatif, merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil ile tüzel kişiliğini kazanır. Tescilden önce kooperatif adına işlem yapanlar, bu işlemlerden şahsen ve müteselsilen sorumludurlar.
Kooperatifte ortakların hakları :
1. Katılma hakları
- En az üç aydan beri kooperatife ortak olmayanlar hariç, her ortak genel kurula katılma hakkına sahiptir. Ayrıca ortak, görüşmelerde bulunma, öneri yapma, muhalefeti zapta geçirme ve de genel kurulda kendisini temsil ettirme haklarına sahiptir.
- Sermayeye katılma payının büyüklüğüne ve ortağın kooperatife yaptığı katkının oranına bakılmaksızın her ortak bir oy hakkına sahiptir.
2. Koruyucu haklar
- Kooperatif ortağı bilanço ile kâr ve zarar hesabını inceleyebilir.
- Ortağın sınırlı bir denetleme hakkı vardır.
- Ortak, kanuna, ana sözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine bir ay içinde iptal davası açabilir.
- Ortaklar anonim ortaklıkta olduğu gibi, yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açabilirler.
- Daha önce de belirtildiği gibi ortağın kooperatiften çıkma hakkı vardır.
- Anonim ortaklıkta olduğu gibi kooperatifte de azınlık hakları vardır.
3. Malvarlıksal haklar
- Ortaklarla yapılan işlemlerden doğan gelir-gider farkı ortaklara ancak ana sözleşmede açıkça öngörülmüşse dağıtılabilir.
- Ortağın, kooperatifin borçları ödendikten ve ortakların pay bedelleri geri verildikten sonra tasfiye artığı üzerinde de hakları vardır. Ancak bunun için ana sözleşmede hüküm bulunması gerekmektedir.
- Ortak kooperatifin tesis ve olanaklarından da yararlanma hakkına sahiptir.
Kooperatifte ortakların borçları :
Bunlar, kanununda öngörülen ölçüde pay taahhüt etme ve kooperatife zarar vermeme borcudur. Ayrıca, ana sözleşme ile yapma ve yapmama, kişisel sorumluluk gibi çeşitli borçlar öngörülebilir.
Ana sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, kooperatifler alacaklılarına karşı sadece malvarlıkları ile sorumludurlar. Ancak, ana sözleşmede ortakların kooperatif borçlarından dolayı şahsen ve sınırsız olarak sorumlu olacakları öngörülebilir. Buradaki sorumluluk müteselsildir. Ancak alacaklıların ortaklara başvurabilmeleri için alacaklarını kooperatiften tahsil edememeleri ve de kooperatifin iflas etmiş veya diğer bir sebeple tasfiye edilmiş olması gerekmektedir. Ana sözleşme ile ortağa kooperatif borçlarından dolayı sınırlı bir sorumluluk da getirilebilir.
Kooperatifin Organları :
1. Genel Kurul
2. Yönetim Kurulu
3. Denetçiler
1.Genel kurul
Genel kurul bütün ortaklardan oluşur. Kooperatif ana sözleşmesini değiştirmek, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve gereğince tasfiye kurulu üyelerini seçme ve de ibra etme, işletme hesabıyla bilanço ve gerektiğinde gelir- gider farkının bölüşülmesi hakkında karar almak, imalat ve inşaat işlerinin yaptırılma yöntemini belirlemek, yapı kooperatiflerinde ortak sayısı ile yapılacak konut veya işyeri sayısını tespit etmek, kanun veya esas sözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar vermek gibi yetkilere sahiptir ve bu yetkileri diğer organlara devredemez.
Kooperatif her yıl olağan toplantısını yapabileceği gibi, gereğinde olağanüstü de toplanabilir. Genel kurulu toplantıya çağrı yetkisi yönetim kuruluna aittir. Bu yetki ana sözleşme ile diğer bir organa da bırakılabilir. Yönetim kurulu dışında ayrıca denetçiler, tasfiye memurları kooperatifin ortağı olduğu üst birlik de gerektiğinde genel kurulu toplantıya çağırabilir. Azınlığın da bu yetkisi mevcuttur. Dört ortaktan az olmamak şartı ile, ortak sayısının en az onda birinin isteği üzerine genel kurul toplantıya çağrılır. Yönetim kurulu bu isteği en az on gün içinde yerine getirmediği takdirde, istek sahiplerinin müracaatı üzerine veya doğrudan doğruya Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından, yapı kooperatiflerinde de İmar ve İskan Bakanlığı tarafından genel kurul toplantıya çağrılabilir. Çağrı yapılmadığı takdirde istek sahipleri mahalli mahkemeye başvurarak genel kurulu bizzat toplantıya çağırma izni alabilirler.
Kanunda ve ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı hallerde genel kurul karar yeter sayısı oyların yarıdan bir fazlasıdır. Bazı kararlar için özel çoğunluk öngörülmüştür.
2. Yönetim Kurulu
Yönetim kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri çerçevesinde kooperatifi yöneten ve temsil eden icra organıdır. En az üç üyeden oluşur ve genel kurul tarafından dört yıl için seçilir. Yönetim kurulu üyelerinin yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim kurulu üyeliği için Türk vatandaşlığı aranmaktadır. Bunlar gerçek kişi olabilecekleri gibi tüzel kişi de olabilirler.
Yönetim kurulu Kooperatifler Kanunu ile diğer mevzuat ve de ana sözleşmenin öngördüğü şekilde hareket etmek ve kooperatif konusunun kooperatif ilkeleri çerçevesinde elde edilebilmesi için gerekli olan bütün faaliyetleri yerine getirmekle görevlidir.
3. Denetçiler
Genel kurul tarafından en az bir yıl için bir veya daha fazla olarak seçilen denetçiler, kooperatifin bütün işlem ve hesaplarını incelerler. Yedek denetçiler de seçilebilir. Denetçilerin ve yedeklerinin kooperatif ortaklarından olması şart değildir.
Kooperatifler Kanunu’nda, büyük kooperatiflere uygulanabilen özel hükümler de bulunmaktadır. Ortak sayısı 1.000’in üzerinde olan kooperatifler “büyük” kabul edilmektedir. Bu kooperatifler için genel kurulun yerine geçmek üzere iki yeni organ öngörülmüştür. Bunlar “ortakların tümü” ve “temsilciler kurulu”dur.
Kanunda mektupla oy verme olanağı düzenlenerek, oyun genel kurul dışında da kullanılması ve dolayısıyla karar organı olarak genel kurul değil, tüm ortaklar kabul edilmektedir. Böylece tüm ortaklar genel kurulun yerine geçmiş olmaktadır. Mektupla oy verme sisteminin uygulandığı konularda karar alabilmek için genel kurul toplanamaz ve karar alamaz. Bütün oylar, “ortakların tümü” tarafından mektupla kullanılır. Bu sisteme geçmek için ana sözleşmede hüküm bulunması gerekmektedir.
Kooperatifin ana sözleşmesinde hüküm bulunmak şartı ile, ortaklar gruplara ayrılarak verecekleri kararlar ile tespit edecekleri talimat gereğince oy vermek üzere kendi aralarında seçecekleri temsilciler topluluğu oluşturabilirler. Bu topluluk genel kurulun yerine geçmektedir. Bu durumda genel kurulun yetkileri ile donatılmıştır. Temsilciler kurulunun varlığı halinde, ortağın ay hakkı sınırlandırılmakta, ortak artık sadece temsilcilerin seçiminde veya azledilmelerinde oy hakkını kullanabilmektedir.
Grup temsilcileri genel kurulunda her temsilci, temsil ettiği ortakların sayısı kadar oya sahiptir. Temsilci oyunu, aldığı talimata göre kullanır. Ancak, talimata aykırılık halinde kararın geçerliliği korunur.
KIYMETLİ EVRAK HUKUKU
I. Tanımı ve Unsurları
a) Tanımı
b) Unsurları
2 .Kıymetli Evrakın Özellikleri
a) Kıymetli evrakta hak ile senet arasında kuvvetli bir bağ vardır.
b) Kıymetli evrak parasal bir değeri olan hakkı muhtevi olup, borç senedi olarak düzenlenir.
c) Kıymetli evrakın içerdiği hak tedavül kabiliyeti olan bir haktır.
d) Kıymetli evrakta mücerretlik ilkesi geçerlidir.
e) Kıymetli evrak özel şekil şartlarına tabidir.
3. Kıymetli Evrakın Sınıflandırılması
a) Temsil ettikleri hakkın türü bakımından
b) Devir şekilleri bakımından
aa) Nama yazılı senetler
bb) Emre yazılı kıymetli evrak
cc) Hamile yazılı kıymetli evrak
4. Kıymetli Evrakta Def'iler
a) Senedin metninden anlaşılan defiler
b) Senedin hükümsüzlüğüne ilişkin defiler
c) Şahsi defiler
5.Kıymetli Evrakta İmzaların İstiklali İlkesi
II. KAMBİYO SENETLERİ
1. Genel olarak
2. Poliçe
a) Kavram
b)Şekil şartları
a1) Poliçe kelimesi
a2) Belirli bir meblağın kayıtsız şartsız ödenmesi emri
a3) Muhatabın adı soyadı, muhatap tüzel kişi ise ünvanı
a4) Vade
a5) Ödeme emri
a6)Lehdar
a7)Keşide tarihi ve yeri
a8)Keşidecinin imzası
c) Açık poliçe
ç) Poliçede kabul
d) Poliçenin cirosu
aa) Cironun tanımı, şekli ve tarafları
bb) Cironun türleri
al) Temlik cirosu
a2) Tahsil cirosu
a3) Rehin cirosu
e) Poliçede ödeme
f) Poliçeden doğan taleplerde zamanaşımı
3. Bono
4. Çek
a) Çekin tanımı
b) Çekte şekil şartları
c) Çek çekme koşulları
d) Çekte vade ve ibraz süreleri
e) Çekin devri
f) Çekte ödeme
g) Çekte zamanaşımı
I . KIYMETLİ EVRAKA İLİŞKİN GENEL HÜKÜMLER
l. Tanım ve Unsurları
a) Tanımı
Kıymetli evrak, belirli bir hakkın senedi bağlı olduğu ve senede bağlı bu hakkın senetsiz devir veya ileri sürülmesinin mümkün olmadığı senetlerdir.
b) Unsurları
Bu tanımdan harekette kıymetli evrakın unsurları,
a) Senet (maddi unsur)
b) Bir alacağa veya ortaklığa ilişkin veya aynı mahiyette, fakat her halde iktisadi değer taşıyan hak (gayrı maddi unsur) ve,
c) Hakkın senede yerleşmesi maddi ve gayrı maddi unsurların birleşmesi olarak sayılabilir.
2. Kıymetli Evrakın Özellikleri
a) Kıymetli evrakta hak ile senet arasında kuvvetli bir bağ vardır.
Bunun anlamı, kıymetli evrakın maddi ve gayrı maddi unsurları arasındaki sıkı bağdır. Bir hak kıymetli evraka bağlanınca, söz konusu hak ancak senet ile birlikte devredilir, ya da borçluya karşı ileri sürülebilir. Hakkı senetten ayırarak ileri süren, örneğin, bir borcu senetten ayrı olarak ödeyen ve senedi teslim almayan borçlu senet bedelini iki defa ödemek zorunda kalabilir. Senet ile hak arasındaki sıkı bağ iki taraflıdır. Buna göre, senet alacaklısı senedi ibraz etmeksizin ödeme isteyemez, aynı şekilde senet borçlusu da senet olmadan ödeme yapmamalıdır.
b) Kıymetli evrak parasal bir değeri olan hakkı muhtevi olup, borç senedi olarak düzenlenir.
Kıymetli evrakı imzalayan borçlu nitelikli bir borç üstlenir. Borçlu tarafından üstlenilen ve senede bağlanan hak, nesnel olarak parasal bir değere sahiptir.
c) Kıymetli evrakın içerdiği hak dolaşım kabiliyeti olan bir haktır.
Kıymetli evraka bağlanan hakkın devir kabiliyeti vardır. Başkasına devredilemeyen, kişi ile sıkı sıkıya bağlı haklar kıymetli evraka konu olamaz. Örneğin, kişilik hakları, sükna hakkı, velayet hakkı gibi haklar kişiye bağlı olup başkalarına devir edilemeyeceği için kıymetli evraka da konu olmaz.
d) Kıymetli evrakta mücerretlik (soyutluk) ilkesi geçerlidir.
Kıymetli evrak ilişkisi kural olarak bir temel ilişkiye dayanır. Biz bu temel ilişkiyi kıymetli evrakın doğumuna neden olan ilişki diye adlandırabiliriz.
x ........ Kıymetli evrak ilişkisi ........ x
x .......... Alt (Temel ilişki ).......... x
Mücerretlik ilkesinden kasıt, kıymetli evrakın doğumuna esas teşkil eden temel ilişki ile kıymetli evrak ilişkisi arasında bir bağlantı olmaması, kıymetli evrak ilişkisinin temel ilişkiden soyut olmasıdır. Buna göre, kıymetli evraka temel teşkil eden bir satım sözleşmesi, eser sözleşmesi gibi ilişkilerdeki aksaklık, geçersizlik, noksanlık kıymetli evrakın geçerliliğini etkilemeyecektir.
Kıymetli evrak temel ilişkinin tarafları arasında kaldığı sürece mücerretlik ilkesinin geçerliliği sınırlıdır. Zira böyle bir halde senet bedelinin talep edilmesi durumunda temel ilişkinin tarafları, eğer temel ilişkide bir noksanlık ya da sakatlık varsa, bunları talep sahibine karşı ileri sürebilecektir. Ancak kıymetli evrak ne zamanki iyi niyetli üçüncü kişiye devredilirse mücerretlik ilkesi tüm unsurları ile devreye girer.
Kıymetli evrak sayılan bütün senetler mücerretlik niteliğine sahip değildir. Öte yandan senedin devir şekli bakımından bulunduğu grup da mücerretlik açısından rol oynar. Örneğin, nama yazılı senetlerin mücerretlik niteliği yok denecek ölçüdedir.
e) Kıymetli evrak özel şekil şartlarına tabidir.
Kıymetli evrakın oluşturulması, devri, kaybolması halinde iptali gibi hususlar belirli şekil şartlarına tabidir. Söz konusu işlemler, kanunda öngörüldüğü şekilde yapılmadığı takdirde kıymetli evrak ya hüküm ifade etmeyecek yahut istenen sonuç sağlanamayacaktır. Senedin oluşturulmasında aranan şekil kuralları bir sıhhat şartıdır.
3.Kıymetli Evrakın Sınıflandırılması
a) Temsil ettikleri hakkın türü bakımından
Temsil ettikleri hakkın türü bakımından kıymetli evrak; aa)Para/Alacak senetleri bb) Pay senetleri ve ilmühaberler, cc) Emtia senetleri olmak üzere üç gruba ayrılırlar.
b) Devir Şekilleri Bakımından
Devir şekilleri bakımından kıymetli evrak nama, emre ve hamiline olmak üzere 3 gruba ayrılmaktadır.
aa) Nama yazılı senetler
Belli bir şahıs namına yazılı olup da, onun emrine kaydını ihtiva etmeyen ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmayan kıymetli evrak nama yazılı senet sayılır. Buna göre nama yazılı bir senet düzenleyebilmek için, a) bir kişinin namına yazılı olup, emrine kaydını içermemesi b) fakat, kanunen emre yazılı olarak kabul edilen senetlerden ise, sadece emre kaydını içermemesi yeterli olmayıp, emre olmadığının ya da nama düzenlendiğinin belirtilmiş olması gerekir.
Yatırım fonu katılma belgesi, banka bonosu, banka garantili bono, finansman bonosu dışındaki hemen tüm kıymetli evrak nama düzenlenebilir.
Nama yazılı kıymetli evrak devir kabiliyeti en az olan senetlerdir. Bu senetlerin devri alacağın temliki ve senedin teslimi ile olmaktadır. Alacağın temliki yazılı devir beyanı olup, senedin arkasına veya ayrı bir kağıt üzerine yazılabilir. Devir şekli dolayısıyla senet borçlusu, temel ilişkideki eksiklik yada noksanlıkları yani def’ileri senedi devralan üçüncü kişiye karşı da ileri sürebilir. Bu sebeple bu grup senetlerin mücerretlik niteliği sınırlıdır.
bb) Emre yazılı kıymetli evrak
Emre yazılı olan ve kanunen böyle sayılan kıymetli evrak emre yazılı senetlerdendir. Buna göre bir kıymetli evrakın emre kıymetli evrak sayılabilmesi için; ya lehine düzenlenen kişinin isminden sonra emrine kaydı bulunmalı, ya da böyle hiç bir kayıt bulunmamakla beraber, kanunen emre sayılan bir senedin bulunması gerekir. Kambiyo senedi olarak adlandırılan bono, poliçe çek ile makbuz senedi ve varant kanunen emre yazılı senetlerdir.
İpotekli borç senedi ve irat senedi, hisse senetleri, intifa senetleri, tahviller, varlığa dayalı menkul kıymetler, katılma intifa senetleri, kar ve zarar ortaklığı belgesi, kara iştirakli tahvil ve hisse senedi ile değiştirilebilir tahviller emre düzenlenemez. Bunun dışında yasalarda öngörülen tüm kıymetli evrak emre düzenlenebilir.
Emre yazılı kıymetli evrak, kıymetli evrakın ciro ve teslimi ile olur.Ciro, senedin arka yüzüne veya allonj denilen kağıt üzerine yazılacaktır.Cironun senedin devrini temin edebilmesi için, senedin senet arkasındaki ciro silsilesine göre, meşru hamil tarafından devredilmiş olması zorunludur. Kopuk bir ciro silsilesi ile senedi elinde bulunduran kişi, ciro ve teslim etmiş de olsa, kendisi senedin maliki sayılmayacağı için, devir gerçekleşmiş olmaz.
cc) Hamile Yazılı Kıymetli Evrak
Senedin metninden veya şeklinden, hamili kim ise o kimsenin hak sahibi sayılacağı anlaşılan her kıymetli evrak hamiline yazılı senet sayılır. Bu tür kıymetli evrakta, senedi elinde tutan kişi, senedin zilyedi ve onun maliki sayılır.
Bir kıymetli evrakın hamiline düzenlenebilmesi için yasada açıkça bu yönde hüküm olması gerekir. Buna göre, hukukumuzda poliçe ve bono hamiline düzenlenemez, çek hamiline düzenlenebilir. Buna karşın, banka bonosu, banka garantili bono, finansman banosu, varlığa dayalı menkul kıymet, kar-zarar ortaklığı belgesi, katılma intifa senedi, kara iştiraklı tahvil hamiline düzenlenebilir. İpotekli borç senedi ve irad senedi, rehinli tahvilat hamiline yazılabilir. Yine aynı şekilde yatırım fonu katılma belgesi ve hamiline yazılı mevduat sertifikası hamiline düzenlenebilir. Buna karşın makbuz senedi, varant, nakliye senedi, konşimento hamile yazılı olamaz.
Hamiline yazılı senetler devri en kolay olan senetlerdir. Hamiline yazılı bir senedin devri için, taraflar arasında bir anlaşmaya dayanılarak zilyedliğin karşı tarafa geçirilmesi yeterlidir. Bir diğer ifade ile hamiline yazılı senetler, kıymetli evrakın teslimi ile devredilir.
4 . Kıymetli Evrakta Def ‘iler
Hukukta def'i; bir talep karşısında kalan borçlunun, bu talebin varlığını kabul, ancak, haklı bir nedene dayanarak, bunu yerine getirmekten kaçınma hakkının bulunduğu yolundaki savunmasıdır. Örneğin, kıymetli evraka dayanarak bir talepte bulunulması halinde, borçlunun senedin henüz vadesinin gelmediği yahut kıymetli evraka bağlı alacağın zamanaşımına uğradığı yönündeki savunmaları birer def'i oluşturur.
Hukukta benzer bir kavram da itiraz kavramıdır. İtirazda def’iden farklı olarak talep edilen hakkın varlığı/ geçerliliği reddedilir. İtiraz halinde, bu savunmayı yapan, talep edilen hakkın hiç doğmadığı yahut doğmuş olmakla birlikte sona erdiğini ifade etmektedir. Örneğin, talep karşısında senette zorunlu şekli unsurlardan birinin olmadığını dolayısıyla senedin doğmadığını söylemek bu tür bir savunmadır.
Kıymetli evrakta def’i denildiği zaman bu her ikisini de kapsar. Defi ve itiraz arasında önemli bir fark, res'en nazara alınma noktasındadır. İtiraz teşkil eden bir savunmayı hakim re'sen (kendiliğinden) nazara almakla mükellef olmakla birlikte, defi teşkil eden bir husus ancak taraflardan birince ileri sürülmesi halinde hakim tarafından dikkate alınabilir.
Kıymetli evrakta def’i ve itiraz 3 gruba ayrılarak incelenebilir.
a) Senedin Metninden Anlaşılan Defiler
Senet nedeni ile kendisine başvurulan herkes tarafından, senetle başvuran herkese karşı ileri sürülebilen, senedin metninden, şeklinden, ciro zincirinden kısaca şekil şartlarındaki eksiklikten doğan def'i ve itirazlardır. Örneğin, senedin şekil şartlarına uygun olmaması, yani şekli bakımdan zorunlu unsurlardan birinin eksik olması, ciro zincirindeki kopukluk nedeni ile senet hamilinin meşru hamil olmaması, senette yer alan bir kayda ilişkin def'i ve itirazlar bu türdendir.
b) Senedin Hükümsüzlüğüne İlişkin Defiler
Ortada şeklen geçerli bir senet bulunmakla birlikte, muayyen bazı sebeplerle senedin hüküm ifade etmediği durumlarda söz konusudur. Örneğin, senetteki iradenin sahibini bağlamadığı, ehliyetsizlik ve imza taklidi, yetkisiz temsilcinin imza atması, senet metninde değişiklik yapılması ve böylece senedi düzenleyenin iradesinin değiştirilmesi hallerinde, hükümsüzlük nedeni kişiliğinde doğan kimse, talep eden şahsa karşı hükümsüzlük def'i ileri sürebilecektir. Aynı şekilde senedi düzenlemekle birlikte bunu karşı tarafa geçirme iradesinin olmaması, örneğin senedin çalınması veya tehditle alınması, senedin düzenleyene yüklenememesi hallerinde bir hükümsüzlük defi söz konusudur.
Hükümsüzlük def'nin senedin metninden anlaşılan ve bazı hallerde senedi tümüyle geçersiz kılan defilerden ayırd edilmesi gerekir. Hükümsüzlük def'i esas itibariyle senedi geçersiz kılmaz. Bu hükümsüzlük esasen hükümsüzlük sebebi kendi kişiliğinde doğan tarafından, talep eden herkese karşı ileri sürülebilir. Örneğin, senette keşideci ya da ciranta olarak imzası bulunan şahsın bu imzası sahte ise, senetle imzası sahte olan şahsa başvurulması halinde bu şahıs senet dolayısıyla sorumlu olmaz, yani senet imzası sahte olan kişi veya kişiler bakımından geçersizdir. Aynı şekilde, bir çek kooperatif adına kooperatifi temsile yetkili olmayan kişiler tarafından imzalanmış ise, bu çek kooperatifi bağlamayacağından talebin kooperatife karşı yöneltilmesi durumunda geçersizlik hali herkese karşı ileri sürülebilecektir. Ancak, senedin bu kişi bakımından geçersiz olması o senedin tümü ile geçersiz olması anlamına gelmez. Senetlerde imzaların bağımsızlığı prensibi gereği, senette diğer imzalar geçerli ise senet bu şahıslar bakımından geçerli olmaya devam eder.
c) Şahsi Defiler
Taraflar arasındaki ilişkilerden doğan defilerdir. Şahsi defiler kıymetli evrak ilişkisine esas teşkil eden temel ilişkiden doğar. Örneğin, geçersizlik irade sakatlığı, zamanaşımı gibi yahut temel ilişki dışında taraflar arasında mevcut başka bir ilişkiden örneğin, takas yahut hatır anlaşması gibi, doğabilir. Şahsi defiler sadece bu ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Bunun istisnası ilişkiye taraf olmayan kambiyo ilişkisindeki bir diğer şahsın bilerek borçlunun zararına hareket etmesidir.
K--------------- L
C 1
C 2
C 3
H
Örnekte keşideci K 100 Milyon TL bedeli olan bir bonoyu lehdar L'ye vermiş olsun. Bu bono L tarafından Cl'e, ondan da C2'ye, C2‘ den de son olarak hamil H‘ye teslim edilsin. Bu örnekte, K'nin C2'den başka bir sözleşme ilişkisi dolayısıyla 50 Milyon TL alacağı bulunsun. Senet C2'nin elinde iken, C2'nin senedin ödenmesi için K'ya başvurması halinde K kendisine karşı takas definde bulunabilir. Ancak, aynı senedin iyi niyetli C3‘e ciro edilmesi halinde, senet bedeli C3 tarafından istenecek olursa K, C'ye karşı sahip olduğu defini C3'e karşı ileri süremez. Zira bu bir şahsi defi olup sadece o ilişkinin tarafları arasında geçerlidir. Takas definin ileri sürülmesi hali, ancak C3'ün bilerek borçlunun zararına hareket etmesi, yani takas defini bilmesi ve C2'yi bundan kurtarmak amacı ile devralması halinde mümkün olacaktır.
Şahsi defilerin ileri sürülmesi durumu senedin niteliğine göre değişir. Örneğin, nama yazılı senetlerde şahsi defiler, taraflar arasındaki ilişkiye taraf olmayan ve senedi devralana karşı da ileri sürülebilir. Oysa emre ve hamiline yazılı senetlerde kişisel defiler sadece taraflar arasında ileri sürülebilir.
5. Kıymetli Evrakta İmzaların İstiklali İlkesi
Bir poliçeye hangi sıfatla olursa olsun (keşideci, ciranta, muhatap, avalist) imza atmak suretiyle sorumluluk altına giren kimse, diğer imza sahiplerinin imzasından bağımsız olarak sorumluluk altına girer. Diğer imzalar herhangi bir sebeple geçersiz olsa dahi, bu geçersizlikten bağımsız olarak her imza sahibi kendi imzasından sorumlu olmaya devam eder. Dolayısıyla bir poliçe veya bono borçlanmaya ehil olmayanların imzasını, aslında mevcut olmayan şahısların imzalarını yahut imzalayan veya namlarına imzalanmış olan şahısları herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları taşırsa, diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmez.
II. KAMBİYO SENETLERİ
1. Genel olarak
Türk hukukunda kambiyo senetleri bono, poliçe ve çektir. Kambiyo senetleri, esas itibariyle ifa uğruna yapılmış bir tasarruf olup, bir dolaşım ve ödeme aracıdır. Bu senetler kanunen emre yazılı senetlerdir. Ancak,”nama yazılıdır”, “emre değil” ya da “namadır” gibi açık bir kayıtla nama da yazılabilirler.
Öte yandan sadece çek hamiline de yazılabilir. Fakat bono ve poliçe hamiline yazılamaz. Ancak banka bonosu, banka garantili bono ve finansman bonoları bunun istisnasını oluşturur. Kambiyo senetleri belirli şekil şartlarına tabidir. Bu çerçevede poliçede asgari sekiz, bonoda yedi çekte ise altı şekil şartı vardır.
Kambiyo senedi düzenlemede ehliyet konusu genel hükümlere tabidir. Buna göre, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine ) sahip olan her gerçek kişi ile tüzel kişiliği haiz ortaklıklar yetkili organları veya temsilcileri vasıtası ile kambiyo senedi düzenleyebilirler.
K K
M L M L K----------------------L
Bu açıklamadan sonra genel bir kıyaslama yapılacak olursa;
Poliçe Bono Çek
Şekil Şartı 8 7 6
Devir Şekli Emre veya nama Emre veya nama Emre , nama, hamiline
İlişkinin Tarafları Üç taraflı ilişki İki taraflı ilişki Üç taraflı ilişki
Taahhüdün Şekli “ödeyiniz” “ ödeyeceğim” “ ödeyiniz”
Bu açıklamadan sonra kambiyo senetlerini ayrıntılı olarak inceleyebiliriz..
2. Poliçe
a) Kavram
Poliçede üç taraflı ilişkiyi düzenleyen bir senettir. Bu senette düzenleyen keşideci, muhatap olarak adlandırılan diğer bir kişiye, poliçede gösterilen ve lehtar olarak adlandırılan diğer bir kişinin emrine veya istinaen namına, vadede belirli bir meblağı ödeme emrini, muayyen şekil şartlarına bağlı olarak verir. Muhatap olarak adlandırılan kişi bu ilişkiye esasen „kabul“ ile birlikte girer.
b) Şekil şartları
al) Poliçe kelimesi
Poliçe kelimesinin senet metninde ve senet hangi dilde yazılmış ise, o dilde yer alması gerekir.
a2) Belirli bir meblağın kayıtsız şartsız ödenmesi emri
Poliçe belirli bir bedelin ödenmesi hususunda kayıtsız ve şartsız bir ödeme emrini (havaleyi) içermelidir. Bedelin poliçede nakit olarak ve şartsız ifade edilmesi gerekir. Ayrıca bu bedelin belirli olması mecburiyeti vardır. Rakam, alternatif bir biçimde ifade edilemez. Meblağın Türk parası olması mecburiyeti yoktur. Bu meblağ yabancı para üzerinden, yahut altın değeri üzerinden de ifade edilebilir. Meblağ senedin metnine harf ve rakam ile yazılabilir. Eğer bunlar arasında bir farklık varsa harf ile yazılan miktar esas alınır. İki farklı harf varsa az olanına itibar edilir.
a3) Muhatabın adı soyadı, muhatap tüzel kişi ise ünvanı
Poliçede önemli olan muhatabın teşhis edilebilmesidir. Muhatabın hayali olması veya muhatabın imzasının taklit edilmesi poliçenin geçerliliğini etkilemez. Muhatabın ayrıca adresinin yazılı olması zorunlu değildir. Muhatap bir veya birden fazla kişi olabileceği gibi, keşidecinin de muhatap olması mümkündür.
a4) Vade
Poliçenin ayrıca bir vadeyi içermesi gerekir. Poliçeye 4 türlü vade konulabilir. Bunlar belirli bir vade (1.1.1996 gibi), senedin düzenlenme tarihinden itibaren belirli bir vade (ihdastan itibaren 90 gün gibi), görüldüğünde vade ve görüldüğünden belirli bir müddet sonra (görüldüğünden itibaren 90 gün gibi) vadedir. Bu dört tür vadeden farklı bir vadeyi veya birbirini takip eden vadeleri gösteren senetler geçersizdir.
Poliçeye vade konulması gerekmekle birlikte, poliçeye vade konulması esaslı şekil şartı değildir.Eğer poliçeye bir vade konulmamış ise, poliçe görüldüğünde vadeli poliçe sayılır.
a5) Ödeme yeri
Poliçede ödeme yerinin en az mülki mahal olarak (İstanbul, Ankara) gibi gösterilmesi gerekir. Ödeme yerinin açıkça belirtilmemiş olması, mutlak olarak geçersiz kılmaz. Eğer muhatabın adı ve soyadı yahut ünvanı yanında bir yer belirtilmiş ise orası ödeme yeri sayılır. Eğer burada da bir yer belirtilmemiş ise poliçe batıl sayılır.
a6) Lehdar
Poliçenin, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadını içermesi gerekir.
a7) Keşide tarihi ve yeri
Poliçenin düzenlendiği tarihin gösterilmesi gerekir. Eğer keşide tarihi gösterilmemiş ise diğer şekil şartları tamam olsa dahi, senet poliçe sayılmaz. Keşide tarihi gün, ay ve yıl olarak yazılmalıdır. Keşide yeri ise alternatif bir şarttır. Eğer poliçede düzenleme yeri gösterilmemiş ise, poliçe keşidecisinin imzası yanındaki yer keşide yeri sayılır. Eğer burada da bir yer gösterilmemiş ise senet poliçe sayılmaz.
a8) Keşidecinin imzası
Poliçede keşidecinin imzası, esaslı şekil şartıdır. Eğer poliçede keşidecinin imzası yoksa, poliçe hiçbir hüküm ifade etmez. Keşideci poliçeyi bizzat düzenleyebileceği gibi, yetkili temsilcisi vasıtası ile de düzenleyebilir. Tüzel kişiler adına poliçe düzenleyebilme, yasal temsil organlarına veya yetki vermek kaydı ile temsilcilerine aittir.
c ) Açık Poliçe
Tedavüle çıkarılırken zorunlu şekil şartları tam olmayan, en az keşidecinin imzasını içeren, tarafların aralarındaki anlaşmaya uygun olarak lehdar veya daha sonraki hamiller tarafından tamamlanmasını kararlaştırdıkları, doldurulunca unsurları tam bir poliçe hüviyetini kazanan poliçe açık yada diğer bir deyişle beyaz poliçe sayılır. Poliçeyi alan ve doldurma yetkisi olan hamil veya hamiller bu poliçeyi aralarındaki anlaşmalara aykırı olarak doldurulursa, bu husus daha sonraki hamillere karşı ileri sürülmez. Bunun anlaşmaya taraf olan hamile karşı ileri sürülebilmesi için, onun poliçeyi kötü niyetle iktisap etmiş veya iktisabı sırasında kendisine ağır bir kusurun yüklenebilmesi gerekir.
ç) Poliçede kabul
„Kabul“ muhatabı poliçe ilişkisine sokan ve onu poliçenin asıl borçlusu haline getiren şartsız ve bağımsız bir taahhüttür. Kabulde geçerli tek şart kısmi kabuldür. Kabul, muhatap tarafından poliçe üzerine "kabulümdür“, „ödeyeceğim“ veya benzeri bir ibare ve atılacak imza ile gerçekleşir. İmza kabulde esaslı şekil şartıdır. Muhatabın sorumluluğunun doğduğu an kabul için imza attığı an değil, kabul edilen senedin kabule arz edene teslim edildiği andır. Muhatap kabulden önce poliçeden sorumlu olmaz.
Kabul sadece poliçede söz konusudur. Keşidecinin çektiği poliçeyi muhatap borçlu da olsa kabule mecbur değildir.
Poliçe düzenlendiği andan vadeye kadar kabule ibraz edilir. Vade günü ile vadeyi takip eden 2 iş günü içinde senet ödenmek üzere ibraz edilir. Poliçeyi kabule arz hamil veya senedin zilyedi tarafından gerçekleştirilir. İbraz edilen poliçe kabul edilmez ise ibraz eden hamil veya zilyed bu hususu çekeceği bir kabul etmeme protestosu ile tespit ettirebilir.
Poliçenin düzenlenme Tarihi Vade Günü Vadeden sonra 2 gün
x .................................................x..............................................x
kabul için ibraz süresi ödenme için ibraz süresi
Görüldüğünde ödenen poliçeler kabule ibraz edilmez. Kabul için ibraz yeri muhatabın ikametgahıdır.
Kabul için ibraz isteğe bağlı olmakla birlikte, bazı hallerde kabule ibraz mümkün değil, bazı hallerde ise kabule ibraz zorunludur. Görüldüğünde vadeli poliçeler ile kabule arzın keşideci tarafından belirli bir süre veya tamamen yasaklandığı durumlarda senet kabule arz edilemez. Ancak öte yandan görüldüğünden belirli bir süre ödenecek poliçeler ve ikametgahlı poliçeler ile keşidecinin kabule arzı zorunlu kıldığı durumlarda senedin kabule arzı mecburidir.
d) Poliçenin cirosu
aa) Cironun Tanımı, Şekli ve Tarafları
Ciro emre yazılı senetlerin içerdiği hakları devretmeye yönelik bir irade beyanı olup, bu irade beyanı ile ciranta (ciro eden) senet borçlusuna ve ciro edilen kimseye çifte yetki vermektedir.
Ciro, yazılı bir devir beyanıdır. Bu beyan senedin arka yüzü veya devamı olan allonj denilen bir kağıt üzerine yapılır. Ciro kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Kabulden farklı olarak kısmi ciro batıldır. Bu anlamda ciro şekli olarak tam veya beyaz ciro şeklinde yapılabilir. Tam ciro, ciro edenle ciro edilenin belli olduğu cirodur. Ahmet AK'a ödeyiniz, Mehmet BİLİR (imza) gibi; beyaz ciro ise sadece ciro edenin belli olduğu cirodur. Ödeyiniz, Mehmet BİLİR (imza) veya sadece imza gibi.
Ciro, poliçe lehdarın eline geçtiği andan ödememe protestosunun keşide edildiği veya bu protesto keşide edilmemiş ise, yasal olarak keşide edilebileceği vadeyi izleyen iki iş günü içinde iş saatleri bitimine kadar yapılabilir.Vadeden sonra yapılan ciro ise alacağın temliki hükümlerine tabidir.
bb) Cironun Türleri
a1) Temlik cirosu
Poliçeden doğan hakkın devredilmesi amacı ile yapılan cirodur. Temlik cirosu tam ciro veya beyaz ciro şeklinde yapılabilmektedir. Temlik cirosunun temlik, teşhis ve garanti fonksiyonu vardır. Temlik fonksiyonunun anlamı, temlik cirosu ile poliçe ve poliçeden doğan hakların mülkiyetinin ciro edenden ciro edilene geçmesidir. Ayrıca temlik cirosu ile poliçeyi elinde bulunduran kişi, düzgün bir ciro silsilesi ile poliçeyi elinde bulundurduğunu belirterek hak sahipliğini kanıtlar. Bu da temlik cirosunun teşhis fonksiyonudur.
Düzgün ciro silsilesinden kasıt, bir önceki ciroda ciro edilenin bir sonraki ciroda ciranta olmasıdır. Bu noktada senedi beyaz ciro ile elinde bulunduran arada maddi anlamda kopukluk olsa bile senedi düzgün ciro silsilesi ile almış sayılır. Garanti fonksiyonunun anlamı ise, cirantanın kendisinden sonra gelenlere ve özellikle hamile senedin kabul edilmemesi ve ödenmemesinden sorumlu olduğunu beyan etmesidir. Buna göre, ibraza rağmen bir ödememe durumu söz konusu olursa cironun teminat (garanti) işlevi uyarınca, ciro eden kişi hamile ve kendisinden sonra gelenlere karşı sorumlu olur.
a2) Tahsil cirosu
Tahsil cirosunda ciranta, ciro edilene poliçe bedelini tahsil ve buna bağlı işlemleri yapma yetkisini verir. Tahsil cirosu ancak tam ciro olarak yapılabilir. Bu ciroya ayrıca "bedeli tahsil içindir”, “tevkil içindir” gibi bir ibare eklenir. Senedi tahsil cirosu ile alan kimse ancak yeni bir tahsil cirosu yapabilir, bir temlik veya rehin cirosu yapamaz. Temlik cirosundan farklı olarak tahsil cirosunun temlik ve teminat fonksiyonu yoktur. Tahsil cirosunda, ciro edenin ö1ümü veya fiil ehliyetinin kısıtlanması ya da kaybı ciro edilenin yetkisini kaldırmaz.
a3) Rehin cirosu
Rehin cirosu ile ciro eden, poliçede yerleşmiş olan hakkı ciro edilen kişiye rehnetmektedir. Rehin cirosu da ancak tam ciro şeklinde yapılır. Ayrıca, "bedeli rehindir” , “bedeli teminat içindir” şeklinde bir ibare de bulunur. Poliçeyi rehin cirosu ile alan kişi poliçeyi ciro etmek isterse, ancak tahsil cirosu ile devredebilir, temlik veya rehin cirosu yapamaz.
Tahsil cirosundan farklı olarak rehin cirosunda poliçeyi devralan, cirantanın temsilcisi değildir. Bu nedenle poliçeyi ciro edene karşı ileri sürülebilecek kişisel defiler kendisine karşı ileri sürülemez.
Ciro ile senedi devralan senetten doğan hakları kendi namına kullanır, senet borçlularına karşı kendi adına takip yapabilir.
e) Poliçede ödeme
Poliçe, borçlunun ikametgahında ödenecek bir senettir. Poliçenin esas borçlusu kabul etmiş muhataptır. Ödeme yapabilmesi için poliçenin ödeme için vadesinde veya vadeyi izleyen iki iş günü içinde, hamil tarafından muhataba ibraz edilmesi gerekir. İbraz üzerine poliçeyi vadesinde ödeyen borçlu borcundan kurtulur. Muhatap, poliçeyi öderken bunu meşru hamile ödemekle mükelleftir. Bunun için de hamilin, düzgün bir ciro silsilesi ile hamil olup olmadığını kontrol etmesi gerekir. Muhatap ibraz üzerine poliçeyi kısmen yada tamamen ödeyebilir.
Muhatap tarafından kabul işlemi yahut ödeme yapılmadığı zaman rücu mekanizması işler. Buna göre hamil, muhatabın kabul etmemesi veya ödememesi halinde, durumu kabul etmeme ve ödememe protestosu ile tespit ettirerek, ciro silsilesinde kendisinden önce gelen kişilere, sıra gözetmeksizin bunlardan birisine, birkaçına veya tümüne birden poliçe bedelinin ödenmesi için
başvurabilir.
Hamilin başvurduğu kişi ödemede bulunursa o da aynı şekilde kendisinden öncekilere başvurur. Başvurma hakkının doğması ve rücu mekanizmasının işleyebilmesi için hamilin muhataba kabul etmeme veya ödememe protestolarını çekmiş olması gerekir. Eğer hamil kabul etmeme halinde kabul etmeme protestosu yahut vade veya vadeyi takip eden iki iş günü içinde ödememe protestosu çekmez ise kabul etmiş muhataptan başka kişilere karşı başvurma hakkını kaybeder. Mücbir sebep hali bundan müstesnadır. Aynı şekilde senette protestosuz kaydı var ise bu halde de protesto çekilmesine gerek yoktur.
Kural olarak kabul etmeme protestosunun çekilmemesi sorumlulara başvurma hakkını düşürmez. Hamil bu halde kabul edilmemiş poliçeyi süresinde ödeme için ibraz ve ödememe halinde protesto keşide ederek rücu hakkını kullanır. Ancak kabul için ibrazın zorunlu olduğu hallerde, bunu yerine getirmeyen hamil başvuru hakkını yitirir.
Kural, senedin vade veya vadeyi takip eden iki iş günü içinde ödenmesidir. Ancak eğer muhatabın ödeme yapmayacağı anlaşılıyorsa, yahut muhatabın vadede ödeme yapmayacağı belirli ise ya da kabule arzı yasaklanan poliçede keşideci iflas etmiş ise hamil vadeye beklemeksizin de rücu edebilir.
Hamilin başvurma hakkının doğması durumunda talep edebileceği kalemler şunlardır: a)poliçenin kabul edilmemiş veya ödenmemiş bedeli ve şart kılınmış ise faizi b) vadeden itibaren işleyecek temerrüt faizi c) protesto ve hamil tarafından tebliğ olunan ihbarname giderleri ve diğer giderler ç) poliçe bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komisyon. Bu şartlar altında hamile ödeme yapan kişi a) kendisinin başvuru sonucu ödediği meblağın tamamını b) ödediği meblağ için yıllık belirli bir faizi c) yaptığı giderleri talep edebilir.
f) Poliçeden doğan taleplerde zamanaşımı
aa) Kabul etmiş muhataba karşı açılacak tüm davalar vade tarihinden itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
bb) Hamilin keşideci ile cirantalara karşı açacağı davalar, süresinde keşide edilen protesto tarihinde veya poliçede protestosuz kaydı var ise vadenin bitiminden itibaren 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
cc) Cirantanın diğer bir cirantaya veya keşideciye açacağı davalar ise altı aylık zamanaşımı süresine tabidir.
Söz konusu zamanaşımı sürelerini kesen haller dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi, alacağın iflas masasına bildirilmesidir.
2. Bono
Bono ikili bir ilişkiyi içerir. Bu ilişkide senet borçlu (yani senedi keşide eden) senedin lehdarına senette gösterilen meblağı süresinde ödemeyi taahhüt eder. Bono bu haliyle soyut bir ödeme vaadidir. Bono hukuken ifa uğruna verilen bir kıymetli evraktır. Ayrıca iktisaden bononun kredi ve ödeme fonksiyonları vardır. Bonoda 7 zorunlu şekil şartı vardır.
Bonodaki şekil şartları poliçenin aynısıdır. Bonoda sadece muhatap yoktur. Dolayısıyla poliçede şekil şartlarına ilişkin açıklamalardan muhataba ilişkin olanlar dışındakiler aynen bonoda da geçerlidir.
Bunun dışında ciro etme ve zamanaşımı konusundaki tüm açıklamalar aynen bonoda da geçerlidir.
3. Çek
a) Çekin tanımı ve niteliği
Poliçede olduğu gibi çekte de üçlü bir ilişki vardır. Çekte keşideci muhatap bankaya çekte yazılı meblağın lehdara ödenmesini emreder. Yalnız burada sözü geçen muhatap hemen her zaman bir banka yada özel finans kurumudur. Ayrıca çekte yer alan muhatap, poliçeden farklı olarak asıl borçlu olmayıp sadece gişe vazifesi görür.
Çek, poliçe ve bonodan farklı olarak kredi aracı olmayıp sadece ödeme aracıdır.
b) Çekte şekil şartları
Çekte zorunlu şekil şartları 6 tanedir. Poliçe ve bonodan farklı olarak çekte vade yoktur. Lehdar da zorunlu unsur değildir. Çünkü çek hamiline düzenlenebilir. Bunlar haricindeki şekil şartları ile ilgili olarak poliçe ve bono hakkındaki tüm açıklamalar çekte de geçerlidir.
c) Çek çekme koşulları
Türk Hukukunda poliçe ve bonodan farklı olarak medeni hakları kullanma ehliyetine sahip her kişi çek keşide edemez. Bir kişinin çek keşide edebilmesi için ilave belirli bazı koşullar vardır. Öncelikle çek sadece bir banka veya özel finans kurumu üzerine çekilebilir. Bunun dışında fiil ehliyetine sahip bir kişinin çek yazabilmesi için ilave iki şarta daha ihtiyaç vardır.
Bu koşullardan ilki muhatap banka ile çek keşide eden kişi arasında çek çekilebilmesi konusunda bir anlaşma olmasıdır. Bir bankanın bir kişiye çek vermesi halinde taraflar arasında üstü örtülü olarak bu anlaşma kurulur.
Çek çekilebilmesi için ikinci şart ise, muhatap banka nezdinde bir karşılığın bulunmasıdır. Eğer bir keşideci, muhatap banka nezdinde karşılık olmadan çek keşide edecek olursa bu karşılıksızlık hususu, çekin arkasının muhatabın yazılı imzalı beyanı ile yahut noter marifeti ile ya da takas odasının yazılı ve imzalı beyanı ile tespit edilir. Bu durumda keşideci karşılıksız çek çekme suçu işlemiş olur ve çek bedeli tutarı kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Ancak verilecek para cezası her yıl artırılan belirli bir miktarın üzerinde olamaz. Bu suçtan mükerrirlere bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Karşılıksız çek keşide edilmesi halinde keşideci hakkında cezai takibata geçilebilmesi için çek hamilinin şikayette bulunması gerekir. Hamil hüküm kesinleşinceye kadar bu şikayetinden vazgeçebilir.
Çekin karşılıksız çıkması durumunda muhatap banka çek hamiline belirli bir meblağı (her çek yaprağı için 300.000.000 TL) ödemek zorundadır. Bu miktar, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca yapılan toptan eşya fiyatları yıllık endeksindeki değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmi Gazete’de yayımlanır.
Keşideci, çekin karşılıksız kalan kısmını, % 10 tazminatı ve ibraz tarihinden ödeme gününe kadar süre için hesaplanacak gecikme faizi ile birlikte ödemek suretiyle düzeltme hakkını kullanabilir. Bu ödemenin, çekte yazılı keşide gününe göre hesaplanacak ibraz süresinin bitim tarihinden itibaren en geç 10 gün içinde yapılması gerekir. Bu takdirde keşideci tekrar çek keşide etme hakkını kazanır.
Yeterli karşılığı bulunmadığı için çeki kısmen veya tamamen ödemeyen muhatap banka, hesap sahibine, kendisine ait bütün çek defterlerini aldığı bankalara geri vermesini, iadeli taahhütlü mektup ile bildirir. Bu ihtarın, yukarıda yazılı düzeltme süresinin dolmasından itibaren 10 gün içinde yapılması gerekir.
Muhatap banka ayrıca yeterli karşılığı olmadığı için çekin ödenmediğini ve hesap sahibi hakkındaki gerekli bilgileri Merkez Bankası'na da bildirir.
d) Çekte vade ve ibraz süreleri
Çekte tek tip vade vardır, çek görüldüğünde ödenir. Uygulamada ileri düzenleme tarihi yazılmak suretiyle fiilen vade oluşturulmakla birlikte, bu uygulama genel kuralı değiştirmez. Çek hamili isterse ileri düzenleme tarihinden önce ibraz etmek suretiyle çekin ödenmesini isteyebilir.
Çek esas itibariyle bir ödeme aracı olduğu için vadeden farklı olarak kısa ibraz süreleri vardır.
Buna göre:
Bir çek keşide edildiği yerde ödenecekse on gün, keşide edildiği yerden başka yerde ödenecekse bir ay içinde muhatap bankaya ibraz edilmelidir.
Ödeneceği memleketten başka bir memlekette keşide edilen çek, keşide yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Bu bağlamda Akdeniz’de sahili olan devletler farklı kıtalarda da olsa aynı kıtada kabul edilir.
Tüm bu süreler, çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten itibaren işlemeye başlar.
e) Çekin devri
Çek hamiline ise ya da belirli bir kişinin ismi ile birlikte hamiline kaydını içeriyorsa teslim yolu ile devredilir. Nama yazılı bir çek alacağın temliki ve teslim yolu ile emre yazılı çek ise ciro ve teslim yolu ile devredilir.
Çekte temlik ve tahsil cirosu yapılabilir, rehin cirosu yapılamaz. Öte yandan çekin muhatap bankaya cirosu makbuz hükmündedir.
f) Çekte ödeme
Çek ödenmek üzere muhataba ibraz süresi içinde ibraz edilmelidir. Çeklerin ödeme için ibrazı ancak iş günü ve saatlerinde yapılır.
İbraz süresinin son günü tatile rastlıyorsa ibraz süresi tatili izleyen ilk iş günü mesai saatinin bitimine kadar uzar.
Çek görüldüğünde ödeneceğinden süresi içinde ibraz edilen çeki karşılığı varsa muhatap banka ödemek zorundadır. İbraz süresi geçmiş olsa dahi, keşideci çekten caymamış ise, muhatap çeki geçerli olarak ödeyebilir. Bu noktada karşılığı olmasa bile eğer muhatap banka çeki teyit etmiş ise yine ödeme mükellefiyeti altındadır.
Keşideci çeki çizgili çek olarak düzenleyebilir. Çizgili bir çek muhatap banka tarafından ancak bir bankaya ödenebilir. Bu noktada eğer çek üzerindeki iki paralel çizgi arasında belirli bir bankanın ismi var ise “özel” sadece”banka” kelimesi yer alıyorsa “genel” çizgili çek söz konusudur.
Çek tedavüle çıktıktan sonra çekin kendisinin veya üçüncü bir kişinin elinden rızasına aykırı olarak çıktığını iddia eden keşideci ancak ödemeyi durdurabilir. Aksi halde çekten cayma ancak ibraz süreleri geçtikten sonra olanaklıdır.
Çek tedavüle çıktıktan sonra keşidecinin durumunda değişiklik olması örneğin keşidecinin ö1mesi, iflas etmesi, fiil ehliyetini yitirmesi halinde dahi ibraz süresi içinde çek geçerliliğini korur.
Muhatap çeki öderken, ciro silsilesinin şeklen düzgünlüğünü inceleme yükümü altında olmakla birlikte imzaların sıhhatini incelemek zorunda değildir.
Çek ibrazında ödenmez ve bu husus noter marifeti ile ya da muhatabın çek arkasına yazılı ve imzalı beyanı ile veya takas odasının aynı nitelikteki beyanı ile tespit edilecek olursa hamil rücu hakkını kullanabilir. |